ETİK KAYGI

Farklı sonuçlardan sonra bazı koçlar ; “ Bizi ezdiler ,çocukları basketboldan soğuttular ” diye feryat ediyorlar. 

Ancak farklı görüşler de var; “ Eğer bu seviyede mücadele edemeyeceklerse neden sahaya çıkmalarına izin veriliyor? ”  diyor bazıları.. 

Gelin, antrenörler arası rekabetten kaynaklanan veya anlamsız hırs nedeniyle oluşan farklı skorları bir yana koyalım. 

Ve “Etik kaygı! ” nedeniyle oluşmuş farklı skorlar için, benim hayal ettiğim senaryoya göz atalım.

Bir U14 takımına antrenör oldunuz ancak  yeni takımınızdaki oyuncular basketbolu çok az biliyor. 

Aynı günlerde bir arkadaşınız , başka bir şehirde bir U14 takımına antrenör oluyor. 

Ve ne tesadüftür ki onun elindeki kadro da aynı sizinki gibi acemi oyuncular ile dolu. 

Ancak siz azimlisiniz ve şartları zorluyorsunuz.

Antrenman yapacak salon bulamayınca ,oyuncuları evlerinden alıyor, onları açık sahalara götürüyor ,karanlıkta ,soğukta antrenman yaptırıyorsunuz .

Özel antrenman maçları alıyor, oyuncularınıza tecrübe kazandırıyorsunuz. 

Bazen oyuncularınızı evinize çağırıyor ,onlara video izlettiriyor ve gelişimlerini hızlandırmak için elinizden geleni yapıyorsunuz. 

Ancak oyuncuların , emek verdiğiniz ve gece gündüz uğraştığınız bu organizasyonun içine girebilmeleri için bazı kurallarınız var. 

Birinci kuralınız idari :  İzinsiz antrenmana gelmeyen oyuncular maçlarda oynayamaz . 

Değişmeyen üç teknik kuralınız ise ; 

a) Sadece baskılı adam adama savunma yaparız. 

b) Topu ele geçirince ,hemen hızlı hücum deneriz.

Eğer hızlı hücumda atış bulamasak, 

c) her antrenmanda defalarca tekrar ettiğimiz hareketli hücumu uygularız.

Ve en uygun pozisyondaki oyuncumuzun atış yapmasını sağlarız. 

Adamından uzakta duran “tembel” savunmacılara sizin takımınızda yer yok .

Topu ele geçirince yürüyerek karşı sahaya geçen oyunculara tahammülünüz yok.

Set hücumunda hareket etmeyen ve uygun atışı yapmayan oyunculara hiç işiniz olmaz. 

Oyuncularınız bu kuralları bildiği için ,başta antrenmana gelemeyenler , savunmada agresif olmayanlar ,hücumda koşamayanlar, set hücumunda hızlı hareket etmeyenler,  neden kadroya giremediklerini veya neden az süre aldıklarını çok iyi bilirler .

Lütfen hayal etmeye devam edin. Ardan altı yedi ay geçmiş . 

Ve tesadüf bu ya ,katıldığınız turnuvada, aynı zamanda göreve geldiğiniz arkadaşınızın takımına karşı oynayacaksınız.

Ancak arkadaşınız uzak bir şehirde olduğu için, sağdan soldan duyduklarınız dışında rakip takım hakkında hiç bir fikriniz yok .

Her neyse, maç başladığında sizin oyuncularınızın çok daha fazla gelişmiş olduğunu mutlulukla görüyorsunuz . Rakip takım oyuncuları ise her bakımdan geride kalmışlar.

Dakikalar ilerledikçe aradaki fark yavaş yavaş açılıyor. 

Artık memnuniyetle farkına varıyorsunuz ki , çalışmalarınızın karşılığını almaya başlamışsınız . 

Ancak sorun şu, antrenör arkadaşınızı da zor durumda bırakmamanız lazım . 

Aradaki fark yeteri kadar açılınca , önce yedek oyuncularınızı oyuna sokmaya başlıyorsunuz.

Ancak yedekleriniz hala top kapmaya devam ediyor ve kolay basket buluyorlar. 

Bu defa savunmanızı yarı sahaya çekiyorsunuz . 

Ancak rakip oyuncular yarı sahaya geldiğinde yine sizin yedekler kolayca top çalıp çabuk basket buluyorlar.

Eh! artık sizden bu kadar , başka bir şey yapamazsınız, baştan koyduğunuz kurallara göre ,gömülü savunma yapmak yasak ,çünkü bu sizin görüşünüze göre tembellik.

Yine kurallarınıza göre topu ele geçirdiğiniz zaman yürüyerek karşı sahaya gitmek yasak ,çünkü koşmamak size göre tembellik ve siz böyle şeylere tahammül edemeyeceğinizi oyuncularına baştan söylemişsiniz.

Ve maçın skoru 80 – 13 .Kusura bakmasınlar ,bu durumda maçı farklı kazandığınız için kimsenin sizi suçlamaya hakkı yok. 

Siz bir antrenör olarak tüm etik kuralları yerine getirdiniz. 

Eğer ,gömülü savunma yapın ,yavaş gidin ,hemen atmayın deseydiniz , oyuncularınıza ve basketbola ihanet etmiş olurdunuz . Esas etik olmayan davranış bu olurdu.