Birini Yaşatamadık Bin Banvit Lazım!

Derneğimiz Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Çetin Yılmaz’ın RİBAUND Dergisi 53.sayısında yayınlanan Birini Yaşatamadık Bin Banvit Lazım! başlıklı yazısını aşağıda siz değerli üyelerimiz ve basketbol camiamız ile paylaşıyoruz.

“Basketbolumuzun mevcut durumuna ilişkin en net özet şu… Temel ve köklü bir ‘Spor ve Eğitim Devrimi’ yapılmadan, basketbol ve spor okullara sokulmadan, yani binlerce Banvit altyapı olanakları bu okullara sağlanmadan ve bu takımları çalıştıracak sözleşmeli ve yeterli donanımda antrenörlerle iş yapmadan… Biz basketbolu çok kurtarırız!”

Çalışkan kardeşim Tolga Yenigün benden ‘basketbolumuzun mevcut durumu’ hakkında bir yazı isteyince onu kıramadım; ama bu yazının da zor olduğunu biliyorum. Basketbol ile ilgili kaç insan varsa o kadar farklı görüş olacaktır. Zorluk burada. İşi daha karmaşık hâle getiren gerçek şu ki; ister antrenör ister oyuncu ya da hakem veya basın mensubu olun, eğer basketbolun içinde ve yıllardır emek verdiyseniz yanılma payınız da çok az olacaktır. Birbirinin karşıtı ama ikisi de doğru olan durum.

Bir fıkra… 2 genç kavga ediyor imam ‘Durun neden kavga ediyorsunuz?’ diye soruyor ve gençler açıklamaya başlıyor. Dinledikten sonra birine ‘Sen haklısın’ diyor. Diğeri ‘Beni de dinle’ diyor, onu da dinliyor ‘ Sen de haklısın’ diyor. O sırada yoldan geçen genç konuşmaları duyup imama karşı çıkıyor ‘Aynı anda hem ona hem de diğerine haklısın dedin, nasıl olabilir aynı anda iki kişi de HAKLI?’ diye, imam elini başına koyup 3-5 saniye düşünüyor ve cevap veriyor: ‘Düşündüm de bu durumda sen de haklısın!’

Bu nedenle benden farklı düşünen herkese saygım var, olaya nerden baktığınız önemli, Moskova’da isen İstanbul Güney’de, Kahire de isen Kuzey’de. Benim olduğum yerden basketbolumuz nasıl görünüyor anlatayım…

50 YILDIR BASKETBOLUMUZU KURTARAMADIK!

Öncelikle basketbolumuz sorunlarla karşılaştığında o sorunu çözmek için aldığımız önlem ve kararlarla iyileştirmeye çalışıyoruz. Yani sorun çıktıkça tamir ederek daha iyiye EVRİLMESİ için çaba harcıyoruz.

Temel olarak bence Türk ve Avrupa basketbolunun sorunu burada. Basketbol KALİTELİ bir şekilde okullara inmediği sürece bunları konuşuruz. Yani ABD modeli oluşmadan… İlkokullar, liseleri; liselerde, üniversiteleri; onlar da üst seviyeyi desteklemeden ve oyuncu kaynağı olmadan biz bol bol bunları konuşuruz.

İşin komik yanı da 50 yıldır basketbolumuzu kurtarma yöntemlerini dinliyor, gözlüyor ve duyuyorum.
Hâlâ bir sonuca ulaşamıyoruz!

İş maalesef çok az sayıda kulübün çabasıyla devam etmekte. Altyapıya önem veren gerçek basketbol kulüplerinin yaptıkları ortada. Örneğin kriter olarak NBA’e oyuncu gönderen kulüpler desen 5-6 tane, zaten burada amacım kimin NBA’e oyuncu gönderdiği değil; bu altyapı organizasyonunun sayısal/nicel ve nitel olarak yetersiz olduğuna vurgu yapmak.

ABD’DE 60 BİN GENÇ EFES OLANAKLARINA SAHİP!

Bu kulüp sayısını çoğaltmak ve ABD seviyesine çıkartmak mümkün değil. Şimdi bir örnekle düşüncemi paylaşayım… ABD’de liselerin oyuncularıyla beslediği tam 3000 Üniversite var. Arkadaşlar üç bin! Yani 3000 Efes, Banvit, Fenerbahçe, KSK, Galatasaray, Milano, Barca, Olimpiakos imkânlarına sahip… Salonu, atletizm pisti, güç geliştirme merkezi, eğitimli ve iş garantisi olan koçlarıyla tam 3000 kulüp.

Devam ediyorum her maçı seyirci dolu salonlar, her oyuncunun daha iyi, topluma faydalı, iyi bir takım oyuncusu olmasını belirleyen üniversitenin entelektüel ve kültürel ortamı… Başı boş bırakılmamaya çaba gösterilen bir düzen.

Nicel datalara geleyim. Her okulun ortalama 20 oyuncusu var, 20×3000= 60.000… Yani her yıl, örneğin 2022 yılında ABD’de 19-24 yaş arası 60 bin
genç Anadolu Efes imkânlarında basketbol oynamakta.

Bu yazıyı okuyan insan, ‘Çetin Abi neyi doğru söylüyor?’ diye Türkiye ile ilgili bir hesap yapsa bulacağı sayı kaç kişidir. Hadi en üst seviyeyi kabaca hesap edin. Sonra bulduğunuz sayıyı 2’ye bölün; çünkü yarısı yabancı!

Sonra 24 yaş üstünü listenizden çıkartın… Evet çok acı ama gerçek. Her takımda 4 kişi olsa 64 oyuncu. Hadi 164 olsun, 564 olsun 1064 olsun… Nasıl yenersin 60 bin potansiyeli olan ülkeyi… Düşüncelerimin buraya sığabilecek çok kısa bir özetini sundum.

Demek istediğim şu temel ve köklü bir ‘Spor ve Eğitim Devrimi’ yapılmadan, basketbol ve spor okullara sokulmadan, yani binlerce Banvit altyapı olanakları bu okullara sağlanmadan,bu takımları çalıştıracak sözleşmeli ve yeterli donanımda antrenörlerle iş yapmadan… Biz basketbolu çok kurtarırız!

SORUN SİSTEM SORUNU…

Sorun iyi veya kötü yönetim değil, sorunumuz SİSTEM sorunu. ‘Ama şöyle yönetsek daha iyi olmaz mı?’ diye sorarsanız cevabım ‘Olabilir’ olur. Fakat bu durum sorunun çözümünü ETKİLER. Olumlu veya olumsuz yan etkileri olur. Ama belirttiğim şey yapısal bir değişim yani ‘devrimsel’ bir adım, bu etkilemez… BELİRLER…

Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim, son zamanlarda basketbol içinden gelmiş genç arkadaşlarımız; kurdukları basketbol okulları, akademileri ve kulüpleriyle altyapıda tabana yayılmaya çok büyük katkı vermekteler. Kaba bir hesapla 50-60 bin civarında basketbola gönül vermiş çocukları barındırmaktalar. Bazı ciddi yapısal sorunları olmakla birlikte bir çoğunun organizasyonları ise mükemmele yakın. Bir başka önemli avantajları ise çoğunluğu basketbol sahalarından gelmiş arkadaş ve kardeşlerimiz tarafından yönetilmekte olmaları.

Sonuç olarak bu yapıları düzenli bir hâle ve ciddi bir organizasyona dönüştürmek bizlerin hedefi olmalı. Eğer bunu başarabilirsek Türk basketbol altyapısını yavaş yavaş beslemeye başlayan bu okulları yapısal düzenlerine kavuşturursak, yukarıda söz ettiğim nicel/sayısal açığı kapatmakla kalmayıp, bu okulların antrenör eğitimine özel destek vererek NİTELİĞİ de arttırabiliriz.

Zaten hem Türkiye Basketbol Federasyonu (TBF) Eğitim Kurulu hem de Türkiye Basketbol Antrenörleri Derneği (TÜBAD) olarak bu konuya özel önem vermekteyiz ve çalışmalarımızı da yapıyoruz.

Bir başka temel konu ise yabancı oyuncu sayısı… Artık onu da bir başka sefer basketbol emekçisi kardeşim Tolga’nın (Yenigün) beni sıkıştırması sonucunda paylaşırım sanırım.