Kıvılcımdan Meşaleye: Düzce Belediye

Son yıllarda ülke kadın basketbolumuzda yaşanan en özel başarı hikâyelerinden birisi hiç kuşkusuz Sayın Hakan Ateş yönetimindeki Düzce Belediye Kadın Basketbol Takımının, bütün altyapı kategorileri de dâhil olmak üzere KBBL şampiyonluğu ile taçlandırdığı başarılardır dersek yanlış söylemiş olmayız.

Bu başarıyı değerli kılan en önemli unsurların başında ise Düzce Belediye Kadın Basketbol Takımının oluşumundaki asıl nüveyi teşkil eden unsurun, küçük bir ortaokulda sadece dokuz öğrenciyle başlayan ve Türkiye şampiyonluğuyla neticelenen destansı bir başarıdan kaynaklı olmasıdır.

Geçtiğimiz günlerde TÜBAD başkanı Sayın Çetin Yılmaz’ın ülkemizin en önemli basketbol sitelerinin başında gelen Basketfaul’un her şeyi ve editörü olan Sayın Necip Kapanlı’ya yazdığı yazıda da bahsettiği gibi, basketbolun asıl yayılışını ve gelişimini sağlayacak olan başlıca unsurun, basketbolun okullara yayılması gerektiğine vurgu yapmasıydı. Sayın Hakan Ateş’in küçük bir devlet okulunda çaktığı basketbol kıvılcımı, ilk başladığı amatör ruhtan ödün vermeyerek şimdilerde meşale şeklinde Türk kadın basketbolunun geleceğini aydınlatmaya başlamıştır.

Sayın Hakan Ateş ile gerçekleştirdiğimiz keyifli ve bir o kadar da ufuk açıcı röportajla sizleri baş başa bırakıyorum.

 

Bize basketbol antrenörlüğü sürecinizi ve ilk basketbol takımı oluşumunuzun başlangıcını anlatabilir misiniz?

 

2004 yılında Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Beden Eğitimi Öğretmenliği bölümünden mezun oldum. Mezuniyetimdeki alan ve uzmanlık branşlarım futbol ve basketboldu. Öğretmenliğe ise 2006 yılında Düzce Merkez Fatih Ortaokulunda Beden Eğitimi Öğretmeni olarak başladım.

Basketbola olan ilgim erken yaşlardan itibaren başladı ve halen de aynı heyecanla devam ediyor. Çocukluktan itibaren; futbol, hentbol, voleybol ve basketbol olmak üzere takım sporlarına yatkınlığım vardı. Bölgesel liglerde çeşitli branşlarda takımlar çalıştırdım. İlk kez yerel lig basketbol takımının bana emanet edilmesiyle birlikte, basketbol maceram ciddi şekilde başlamış oldu. Daha önce futbol takımı çalıştırıyordum ve basketbol dolayısıyla futbol takımını çalıştırmayı bırakmak zorunda kaldım. Hatta yöresel düzeyde futbol takımı çalıştırırken 3-4 şampiyonluğum da vardı.

Düzce Merkez Fatih Ortaokuluna geldiğimde spor alanında birçok branşta faaliyetler yapılmasına rağmen, ciddi anlamda başarı ve sonuca ulaşılamadığını gördüm. Bu birçok alandaki sportif faaliyetlerin aslında sonuca ulaşmayan etkinlikler olarak görmeye başladığımı söyleyebilirim. Hayal ettiğim düzey ve hedefi olan çocukların yeteneği, beni belli branşlara eğilinmesi gerektiği düşüncesine itti. Okulumda az ama öz şekilde branşlaşmaya gitme kararı aldım. Kızların branşı olarak da basketbolu seçtim. Kızların sportif anlamda bir branşa yönlendirilmesi ve bunun da basketbol olması düşüncesi ile yola çıktık. Bu yola çıkarken öncelikli olarak çok çalışmayı kendimize ilke edindik, sonrasında başka kimleri de bu çalışmanın içerisine çekebiliriz şeklinde bir hayli kafa yorduk. Okulumuzdaki idarecilerimizi, öğretmenlerimizi, velilerimizi ve şehrimizin iş adamlarını da işin içine dâhil etmeye çaba gösterdik.

Düzce, nüfus olarak ülkemizin küçük illerinden birisidir. Basketbola okul takımı ile ilk başladığımızda seçeceğimiz kız öğrenci sayısı 5 ve 6. sınıflarda bir takım oluşturacak sayıdan bile azdı. 12-13 çocuk arasından dokuz çocuk seçtik. Daha doğrusu dokuzu çalışmalarımıza katılmak istedi. Yetenek tespiti ve yetenek seçiminin kıstası muhakkak vardır ama şu an görüyorum ki o kıstaslara en az uyanların şu an en üst düzeyde hatta milli takımlarda olduklarını görüyorum. Anne-baba boyu, sporcu adayının vücut yağ oranı, kulaç-karış boyu ve diğer faktörlerden önce, bence çocuğun istemesi ve çok çalışması gelmektedir. İstediğini alamadıktan sonra parametrelere bakmak gerekiyor. Çok çalışmak, sürekli tekrarlar, ne yapacağını bilmek ve bu çalışmaların nereye varacağının bilinmesi, bizim en önemli ölçülerimizdir.

Çoğu antrenör, altyapıda ilk önce “doğru malzeme seçimi”nden yani doğru oyuncu seçiminin öneminden bahsediyor. Sizin bu konuya bakışınız nedir?

TBF yetkililerinin oyuncu seçim kriterleri ile altyapıdaki diğer antrenörlerin oyuncu seçim kriterleri konusunda farklılıklar olabiliyor. TBF kıstaslarına göre oyuncu böyle seçilmeli diye diğer altyapıdaki antrenörlerin de o tür seçime gitmeleri tam olarak doğru netice vermeyebilir. Seçim kriterleri belirlenirken herkes kendi çevre koşullarına göre kriter belirlemeye gitme esnekliğine ve kriter belirleme yorumlamasına sahip olması gerekiyor. Mesela biz, sporcu adayında öncelikle yetenek ve fiziksel uygunluktan ziyade, oyuncunun basketbolu istemesini en ön kriter olarak aldık. Bunda da şu ana kadar başarılı olduğumuzu düşünüyorum.

Ülkemizin önemli basketbol antrenörlerinden Sayın Halil Demirbilek Hocamızla basketbola bakış açımızın ve düşüncelerimizin birbirine yakın olduğunu söyleyebilirim. Basketbol adına hala bilmediğim birçok şey var. Bilmediklerimi kafaya takıp da basketbolu daha fazla karmaşık hale getirememeye dikkat ediyorum. Her antrenör ve oyuncu farklıdır, bu nedenle her antrenörün kendine ait bir bilimi olduğuna inanıyorum. Antrenör olarak öncelikle kendimize güvenmeliyiz. Sırbistan ve ABD basketbolu arasında nasıl farklılıklar varsa bizim de kendi basketbol anlayışımızın olması gerektiğini düşünüyorum. Basketbolun temelinde aslında olabildiğine basitlik ve çok tekrar vardır. Son iki senede daha fazla maç oynamamız, oyuncularımızın basketbol tekniklerinde milimetrik düzeltmeler yapmamızı sağladı. Daha önce genel düzeltmeler üzerinde duruyorduk. Şimdi saniyeye, açıya vs bakıyoruz. Az beceri ama az olanı mükemmelleştirmek üzerinde yoğunlaşıyoruz. Biz, oyuncularımıza fundamental bilgilerinin hepsini vermek yerine, verileni en mükemmel şekilde öğretmekle yetiniyoruz.

Antrenörlerin kendi oyuncularının gelişimine ve kendi takımlarının ihtiyaçlarına göre bir çalışma programı üretmeleri gerektiğini savunuyorum. Antrenör, sadece sosyal medyadan yararlanarak değil, daha çok kendi drillini kendi yaratarak gelişimini devam ettirmelidir. Bende misal 40 drill varsa çok daha fazla drill olsun diye sosyal medyadan gördüklerimi almıyorum. Sayın Gencer Baytimur kendisiyle yapılan bir röportajda drill konusuyla ilgili benzer cümleler sarf etmişti. Sayın Gencer Baytimur’un sözlerini okuyunca adeta kendi düşüncelerimin aynısını gördüm. Bundan sonra özgüvenimin daha da arttığını rahatlıkla söyleyebilirim.

Aslında ilk başlarda fundamental başlangıcı hemen hemen her yerde aynı. Yeni bir sporcu grubuyla çalışmalara başlamadan önce, çocukların basketbola âşık olmalarını sağlıyoruz. Bizimle birlikte vakit geçirip bir an evvel antrenmanlara başlama isteği duymalarını bekliyoruz. Oyuncularımızda basketbola başlama isteği uyandıktan sonra antrenmanlarda elde edilen verim ve sporcuların gelişimi daha da iyi seviyede oluyor. Oyuncu çok istiyorsa becerileri çok daha hızlı gelişiyor. Yeni başlayacak gruptan öncelikle basketbolu, hocalarını ve arkadaşlarını sevmelerini istiyoruz. Basketbolu ilk zamanlarda araç olarak kullanıyoruz. Teneffüslerde top istiyorlar ve bu gerçekleştikten sonra çocukları antrenmanlara alıp onlarla çalışmaya başlıyoruz. Basketbolda doyuma ulaşmış yerlerde ve illerde muhakkak farklı bir tarz uygulanıyordur. Bizim ilimizde ve çalışmalarımızda bahsettiğim bu yöntem şu an en verimli yöntem olarak gözüküyor.

Basketboldaki oyun felsefeniz nedir?

 

Oyuncularıma herhangi bir oyun tarzı kısıtlamam yoktur. Oyuncumun inanması yeterlidir. Maç esnasında istediğinde el üstü de şut atabilir. Oyuncuya özgür düşünme gücünü vermeye çalışıyoruz. Savunma ve hücumda rakipten bir fazla kalmak, oyun anlayışımızın ana temasıdır diyebilirim. Baskılı oyun ve top çalma sayesinde maç başına rakiplerimizden 20-25 daha fazla top kullanarak hücum sayımızı yüksek tutmaya çalışıyoruz. Takım olarak kısa diyebileceğimiz oyunculardan kurulu olsak da KBBL’de oynadığımız maçlarda savunma ve hücumda rakiplerimizden daha fazla ribaunt aldığımızı görebilirsiniz. Maç esnasında rakiplerimiz ne yapıyorsa biz de onun tersini yaparak tempomuzu korumaya çalışıyoruz. Oyuncularımızın kişisel ve oyun özelliklerinden en verimli şekilde yararlanarak oyun tarzımızı şekillendiriyoruz. Oyuncularımızdan kendi özellikleri üzerinden oynayıp rakibi birebirde yakaladıklarında muhakkak üzerine gitmelerini istiyoruz. Oyuncularımızdan birebirde rakibi eksiltmek için muhakkak girişimde bulunmalarını istiyoruz.

Okul başarılarınızı kısaca söyler misiniz?

 

2015 Okullar arası Yıldız Kızlar (Ortaokullar) Türkiye Beşinciliği

2016 Okullar arası Yıldız Kızlar (Ortaokullar) Türkiye Şampiyonluğu

2017 Okullar arası Genç Kızlar (Liseler) Türkiye İkinciliği

2018 Okullar arası Genç Kızlar (Liseler) Türkiye İkinciliği

2019 Okullar arası Genç Kızlar (Liseler) Türkiye İkinciliği

Okullar arası basketbol müsabakalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Okul spor faaliyetleri kapsamında düzenlenen okullar arası basketbol müsabakalarında başta özel okullar olmak üzere diğer tüm okullara oyuncu transferi açısından yıllık kontenjan getirilmelidir. Bu tür önlemlerin alınmasıyla okullar arasında haksız rekabetin önüne geçilmiş olmakla birlikte; bütün katılım gösteren okullardaki antrenör arkadaşların ve oyuncuların da gelişimi sağlanmış olacaktır. Çünkü herkes, gerçek başarıyı yakalama adına uzun vadeli ve ciddi bir çalışma içerisine girmek zorunda hissedeceklerdir.

Muhakkak gerçek bir rekabet gücü oluşturulmalıdır. Adil bir rekabetin olduğu yerde, suni olmayan gerçek başarılar da kendiliğinden gelecektir. Eğer paraya dayalı ve tüketime dönük bir başarı anlayışına prim tanınmaya devam edilirse gerçek başarı hikâyelerinden mahrum kalmaya mahkûmuz demektir. Değişik oyun sistemleri ve farklı oyuncu tarzlarıyla zenginleşmiş okul takımlarına ihtiyacımız var.

Lisedeki derslerini hemen hemen hiç takip etmeyen hatta öğrenim gördüğü lisenin yolunu dahi bilmeyen çocuklar ile ülkeyi Liselerarası Dünya Şampiyonası Finallerinde temsil ediyoruz. “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklı olanını severim” cümlesini gerçek anlamda bir türlü tam olarak yaşatamıyoruz. Bu önemli konuda TBF ciddi tedbirler almalı ve “Bu MEB’in organizasyonudur.” dememelidir. Her öğrencinin okula muhakkak devam etmesi ve bunun dışında da o öğrencinin bir başarı sınırının üstünde notlara sahip olması şartı getirilmelidir.

Basketbol adına ileriye dönük en önemli hedefleriniz nelerdir?

 

Ülkemizde genelde bir başarı elde edilmeden önce hep bir şeyler isteniliyor ve başarı bu isteklerin gerçekleştirilmesine bağlıymış gibi bir izlenim uyandırılıyor. Oysa biz gerek yöneticilerimizden gerekse paydaşlarımızdan öncelikle bir şey talep etmiyoruz. Ne zaman başarı elde edersek o zaman talepte bulunuyoruz. Önce başarıyı biz elde edeceğiz sonra da herkesi neler yapabileceğimize inandıracağız. Bunun sonrasında uygun düzeyde taleplerde bulunma hakkını kendimizde görüyoruz.

 

Kendi yetiştirdiğimiz oyuncularla Düzce gibi küçük bir şehre Avrupa Kupası heyecanı yaşatmak en büyük dileğimdir. 2016 yılında Okullararası Türkiye Şampiyonu olduğumuzda bizi ziyarete gelen Sayın Murat Özyer’e hedefimiz olarak, basketbol aracılığıyla ülkemizde her yeri gezmek istediğimizi söylemiştim. Şimdi ise basketbol sayesinde ekibimizdeki sporcularımızla birlikte dünyayı gezmek istiyoruz.

 

Tek yapmak istediğim, kurucusu olduğum kulübün devamını sağlamaktır. Menfaat ve çıkar gözetmeden, amatör ruhla Türk basketboluna ve milli takımlara üst düzey ve insani özellikleri yüksek oyuncular yetiştirmek istiyorum. Oyuncularıma hep şunu söylüyorum: “Bulunduğunuz şehrin kahramanı olun.” Oyuncularıma birçok kulüpten teklifler geliyor, bu oyuncular o kulüplere gittikleri zaman belki iyi oyuncu olacaklar ama kendi yetiştikleri şehirde kahraman olma fırsatını kaçıracaklar.

Ülke basketbolumuzda son günlerde “büyük oyuncu yetiştirmek” ile ilgili önemli ve yerinde bir gündem oluştu. Siz “büyük oyuncu yetiştirmek” meselesiyle ilgili neler söylemek istersiniz?

Büyük oyuncu yetiştirmenin cevabını kendi adımıza 3-4 yıl sonra, yetiştirdiğimiz oyuncularla vereceğimizi düşünüyorum. Genç oyuncuların herhangi bir Süper Lig takımında 2-3 dakika süre alarak kendi gelişimlerine engel olmaktansa mevcut kulüplerinde ciddi süreler alarak gelişimlerini sağlamalarının en doğru yolu olacağını düşünüyorum. O yüzden de kendi kulübümüzdeki oyuncuların gelişimlerini birlikte takip ederek ilerleyen süreçte Avrupa Kupalarında şehrimizi temsil edeceğimize ve oyuncularımızın birçoğunun da A Milli Takımımıza kadar yükseleceğine inanıyorum. Özellikle de şu an mevcut kadromuzdaki oyuncularımızla, U14 yaş kategorimizdeki oyuncularımızın 4-5 sene sonra bir araya gelmeleriyle çok daha iyi bir ekip olacağımıza inanıyorum.

Düzce Belediyesi bünyesi içerisine dâhil olmanız ne zaman gerçekleşti ve KBBL’de bu yılki harcamalarınızın miktarı nedir?

2016 yılında Okullararası Yıldız Kızlar Türkiye Şampiyonu olduktan sonra Düzce Belediyesi bünyesinde A takımımız kuruldu. Bütün bir sezon boyunca oyuncularımıza toplamda yaklaşık olarak 45 bin TL harçlık dağıtıldı. İstersek bu sıfır TL’de olurdu ama bu miktar gençlere harçlık olsun diye düşünülmüş bir harcamaydı. Bu da açıkçası gençlerimizi maddi yönden kimseye muhtaç etmeme açısından çok faydalı oldu. Bizler para için değil, hayallerimiz için buradayız. En asgari düzeyde harcamalar yaparak kulübümüzü de yormadan bu işin sürekliliğini sağlamaya özen gösteriyoruz.

Sizce, Türk basketbolunda yaşanan başlıca önemli sorunlar nelerdir?

 

Öncelikli olarak kendi yaşadığımız sorunları söylemek isterim. Kişisel sevdamla ben Düzce’ye bir katkı sundum. Pekala, TBF yetkilileri benim gibi antrenörlere nasıl bir motivasyon sağladı? Takım dahi çıkaramayan ve lig kuramayan bizim gibi illerin sorunlarına neden çözüm bulunamıyor?

Hiçbir kategoride sporcularımız şükürler olsun ciddi sakatlıklar yaşamadı. Ama maalesef kız basketbolunda çok fazla sakatlılar yaşanmakta. Fizyoterapist ve kondisyonerler sakatlanma konusunda bilgilendirme için yardımcı olabilirler. Sağlık açısından kulüplere rehberlik yapabilirler. Ya da insanların bu tür ihtiyaçlarına ulaşmasında daha fazla yardımcı olunabilir. Küçük takımlarda bu tür sağlık sorunları önemli bir problem olabiliyor.

KBBL’de elde ettiğiniz şampiyonluğu Türk kadın basketbolu adına nasıl değerlendirirsiniz?

 

En çok sevindiğim konu: Anadolu takımlarının hedeflere ulaşabileceklerini elde ettiğimiz başarılarla ispatladık ve inandırdık. Anadolu takımlarının diğer büyük takımlara basketbolcu vermek yerine bütün altyapı hazırlıklarını tamamlayıp kendi başarılarını yakalamalarının gerektiğini düşünüyorum. Anadolu kulüpleri, büyük olarak addedilen kulüpleri oyuncu yönünden beslemekten dolayı kendi başarılarını gerçekleştiremiyorlar. Biz beş yıldır kadın basketbolunun hemen her kategorisinde final oynuyoruz ve kendi çevremizi basketbol adına güzelleştiriyoruz. Değer satın almaktan ziyade değer üretmeye çalışıyoruz. Bu sayede Türk basketboluna ciddi ve nitelikli bir rekabeti de getireceğimize inanıyoruz.

Bizim oyuncularımızın hedefi çok büyük ve ileride çoğunun Süper Lig oyuncusu olacağına inanıyorum. KBBL 6’lı finalleri bizim için çok stresli değildi. Çünkü bu çocukların çoğu yıllardan beri hemen her kategoride final oynayıp bu tür maçlara hazırlıklı olarak geldiler. Finallere katılan takımlar arasında en küçük yaş ortalamasına sahip takımların başında gelmemize rağmen, belki de turnuva tecrübesi olarak en önde olan takım bizdik diyebilirim. Dikkat ederseniz ilk maçımız olan Giresun Üniversitesi maçı dışında diğer maçlarda oyuncularımın eli titremeden sorumluluklarının gereğini yerine getirdiler. Biz takım olarak “Ya hep beraber çok isteyeceğiz ya da hep beraber istemeyeceğiz.” ilkesiyle hareket ediyoruz. Bu anlayış sayesinde iyi bir takım ruhu elde ettik ve hak ettiğimizi düşündüğüm bir şampiyonluk kazandık.

KBBL’de şampiyonluğu kazanırken toplam 21 maç oynadık (16-5). Oyun kurucumuz Saliha Mandıracı 17 yaşında, takım kaptanımız Ronahi Zilan Kıran ise sadece 19 yaşındaydı. 12 kişilik kadromuzda 3 oyuncumuz 16 yaşında, 4 oyuncumuz 17 yaşında, 2 oyuncumuz 18 yaşında, 2 oyuncumuz 19 yaşında ve en tecrübeli oyuncumuz Mihrace Yasemin Buğdaycı ise 27 yaşındaydı. Mihrace Yasemin Buğdaycı sadece bir-iki aydır bizimle beraberdi. Bu genç ama tecrübeli takım, final grubundaki en önemli maçlarda daha önce çeşitli kategorilerde final oynamanın tecrübesini ve özgüvenini parkeye başarıyla yansıttı. Bu süreçte oyuncularıma maç maç gitmeyi öğütlerken, onlar maç maç lider kalacaklarını söylediler. Pes etmeyen, maçta ne olursa olsun geri dönmeyi başaran, rakibin rahatlamasına müsaade etmeyen, her an tehlike oluşturabilecek potansiyele sahip bir takım olmayı başardık.

Altyapı milli takımları ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?

 

Milli takımlar altyapı düzeyinde onere edilme yeri olmalı. Altyapı milli takımları aynı zamanda oyuncu ve antrenörler için gelişme ortamı da olmalı. Özellikle Anadolu’daki çocuklar milli takımla birlikte bir kamp ortamı gördüklerinde onların ufkunun genişlediğini rahatlıkla görebiliriz. Bu aynı zamanda Anadolu’daki diğer kulüplerdeki kız çocuklarımız için de çok önemli bir motivasyon kaynağı olacaktır. “Biz altyapı milli takımlar olarak sizleri takip ediyor ve değer veriyoruz.” mesajı verilmiş olacaktır.

Anadolu’daki kulüplerimiz TBF yetkilileri tarafından ziyaret edildikçe ve kulüplerle iletişim kuruldukça ülke çapında kadın basketbolumuzun daha da gelişeceğinin bilincinde olunması gerekiyor. Ayrıca TBF yetkilileri ve ulusal basında yayınlanan haberler aynı zamanda yerel idarecileri için de çok önemli bir kriter teşkil etmektedir. Hele bir de Anadolu takımlarından bir oyuncu altyapı milli takımlarına çağrıldığı zaman yerel yönetimlerin bu başarı doğrultusunda kulüplere yaklaşımı çok daha olumlu olmaktadır.

Basketbol antrenörlüğünde önemli olanlar nelerdir?

 

Basketbolda temel unsur çok çalışmak ve tutkudur. Yoksa basketbolu en üst düzeyde oynamış olmanız, en üst düzeyde antrenör sertifikaları almanız pek bir anlam ifade etmez. Antrenörlükte asıl önemli olan; çocukları sevmek ve basketbola olan tutkudur. Biz staff olarak basketbola maddi bir kazanç olarak bakmıyoruz. Antrenmansız geçen günlerimizde oyuncu ve teknik heyetle birlikte sosyal organizasyonlar yapıyoruz: Pikniğe gidiyoruz ve hep birlikte kaliteli zaman geçirmeye özen gösteriyoruz.

Çalıştığınız kişilerle uyum içinde olmanız ve onların sizinle aynı dili konuşuyor olmaları da bir antrenör için çok önemlidir. Düzce Belediye Gençlik ve Spor Kulübü Başkanımız Sayın Hatun Albayrak Şengüloğlu tam da her antrenörün çalışmak isteyeceği bir başkandır. Kendileri daha önce Karate Federasyonunda görev almış önemli antrenörlerimizdendir. Bu nedenle sporu çok iyi biliyor ve çocukların ileride basketbol adına nereye varacakları konusuna da çok hâkim. Sayın Başkan bizim için çok büyük bir şanstır. Kendilerine minnettarız.

Türkiye Kadınlar Basketbol 1. Liginde gelecek sezon hedefleriniz nelerdir?

Türkiye Kadınlar Basketbol 1. Liginde gelecek sezonlarda da mevcut sistemimizi devam ettirmekte kararlıyız. Yılların büyük bir birikimi mevcut ve sistemimizi sürekli hale getirmeye devam edeceğiz. Çocuklar oyun sistemimizi ezberlediler ve parkeye yansıtma konusunda çok başarılılar. Takım içinde herkes olaya hâkim ve rakip takımların bizim oyun sistemimizi çözmelerinin TKBL’de de çok zor olmaya devam edeceğini hep birlikte göreceğiz. Gelecek sezon için 2-3 takviye düşünüyoruz ve bu takviyelerden birisi de yabancı oyuncu olacaktır. Bu yabancı oyuncuyu daha çok, genç oyuncularımızın gelişimine katkı sunması için düşünüyoruz.

Ülkemizde sporcular açısından, spor ve okulun birlikte devam etmesiyle ilgili bazı sıkıntılar yaşanmakta. Siz özellikle okullar arası basketbol müsabakalarında Türkiye dereceleri almış bir antrenör olarak, bu soruna nasıl bir çözüm yolu geliştirdiniz?

Haftada altı gün antrenman yapıyoruz. Yakın zamana kadar takım kaptanımız tıp fakültesinde okuyordu. 2003 doğumlu oyuncularımızdan birisi TEOG Düzce birincisi oldu. Dört oyuncumuz da Fen Lisesi öğrencisi. Akademik başarı bizim için her şeyden önce geliyor. Bunun en açık göstergesi gerek antrenmanlara gerekse il dışı turnuvalara katıldıktan sonra öğrencilerimizin muhakkak okul öğretmenlerimiz tarafından takviye kurslara alınmasıdır. Ayrıca kamp dönemlerinde de muhakkak öğrencilerimizin yanlarına çalışma kitaplarını almalarını ve ders çalışmalarına aralıksız olarak devam etmelerini zorunlu tutuyoruz. Bizler öncelikle iyi insan yetiştirmek için çabalıyoruz. Zaten iyi insan yetiştirirseniz o, iyi sporcu da olabilme potansiyeline zaten sahip olacaktır. Bizim önceliklerimiz dolayısıyla da çocuklarımızın önceliklerini de belirliyor. Oyuncularımızın hepsi öncelikle oyuncu olmak derdinden çok, iyi bir insan olma derdindeler. Oyuncu olmanın öncelikle o kişiye katkısı varken, iyi insan olmanın ise daha geniş çerçevede bütün bir topluma katkısı vardır. Bu öncelikler sayesinde de gerek okulumuzdaki idarecilerimiz ve öğretmenlerimiz, gerekse velilerimizin bütünleşmesi ile birlikte çok güzel bir birliktelik yakaladık. Kısaca okulumuzda herkes işi güzelleştirmek adına elinden gelen çabayı sarf ediyor. Herkes olaya sahiplenmiş durumda. Bu enerjinin bütün bir şehre de yansımaya başladığını görmek bizleri çok daha fazla mutlu etmeye başladı. Ciddi bir şehir takımı olmaya doğru çığ gibi büyüyerek ilerliyoruz. Tabii bu süreçte ilk önceliğimiz çocuklarımızın eğitimidir.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

 

Bugünlere gelmemizde Sayın Necip Kapanlı Ağabey’in hakkımızda yapmış olduğu haberlerin ve her zaman bizimle yakından ilgilenmesinin büyük etkisi oldu. Hala da muhakkak bizi hatırlar ve hatırlatır. Necip ağabeyin bizim için değeri ve yeri çok farklı, ona minnettarız. Bunun dışında ülkemizin önde gelen antrenörlerinin de bizleri takip etmeleri ve arayarak bizlere değer vermeleri ayrıca mutluluk verici. TÜBAD yetkililerine de ayrıca ilgileri için çok teşekkür ederim. Umarım elde edeceğimiz başarılarla ve yetiştireceğimiz nitelikli oyuncularla Türk basketboluna katkı sunmaya devam ederiz.

Son olarak şunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Bu başarı sadece Hakan Ateş’e ait değildir. Bu başarı başta diğer üç antrenör arkadaşım (Altuğ Kuru, Mümin Çakar ve Emrecan Azılı) olmak üzere; sporcularımız, velilerimiz, kulüp yöneticilerimiz, Düzce Belediyemiz, okul idarecilerimiz, öğretmenlerimiz ve bütün emeği geçenlerin başarısıdır. Herkesin bu süreçte emeği büyüktür.

Türk basketboluna sunduğunuz katkıların artarak devam etmesini dilerim. Bu güzel röportaj için size çok teşekkür ederim.

İlker Yıldız

Fotoğraf: Basketfaul